1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. “ASKERSİZLEŞTİRİLMİŞ DEVLET, DEVLET DEĞİLDİR”
“ASKERSİZLEŞTİRİLMİŞ DEVLET, DEVLET DEĞİLDİR”

“ASKERSİZLEŞTİRİLMİŞ DEVLET, DEVLET DEĞİLDİR”

“ASKERSİZLEŞTİRİLMİŞ DEVLET, DEVLET DEĞİLDİR”

A+A-

“SADECE TOPLUMLAR ARASI MÜZAKERELERLE ÇÖZÜM OLMAZ, AKSİNE MEVCUT DURUM KALICILAŞIR”

“TOPLUMLAR ARASI MÜZAKERELER TÜRKİYE’NİN KIBRIS SORUNUNDAKİ BELKİ EN BÜYÜK BAŞARISIDIR”

“KIBRIS SORUNUNUN ÖZÜ VE İZLENMEKTE OLAN PROSEDÜRLE İLGİLİ ESKİMİŞ TEZLERİMİZİ İVEDİLİKLE TOP YÜKÜN GÖZDEN GEÇİRMELİYİZ”

“TÜRKİYE’YE GİDECEK BORU HATTI KIBRIS MEB’İNDEN GEÇEMEZ”

Rum Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs Sorunu, Enerji ve Deniz Politikası ve Siyasi Planlama’dan sorumlu Genel Müdür Vekilliği görevi de yapan Büyükelçi Tasos Conis enerji alanındaki gelişmeler nedeniyle askersizleştirme tezinin mazi olduğuna, sadece toplumlar arası diyalog ile çözüm olamayacağına, aksine mevcut durumun kalıcılaşacağına inanıyor.

Fileleftheros okurlarına “Tezler ve Stratejiler Gözden Geçirilsin... Tasos Conis: Yeni Şartlardan Dolayı Askersizleştirme Artık Mazidir... Kıbrıs Prosedüründe Başka Yöntemler de arayalım” başlık ve spotlarıyla aktardığı söyleşide Conis’in Kıbrıs sorunu, doğal gaz, AB’ne üyelik, nelerin değişmesi beklenebilir gibi sorulara cevap verdiğini yazdı.

Gazete Conis’in, 2003-2008 döneminde, müteveffa Rum Yönetimi eski Başkanı Tasos Papadopulos’un yanında prosedürün ana oyuncusu olması ve yakın zamanda da Rum Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs Sorunu Müdürü olarak görev yapması dolayısıyla Kıbrıs sorunundaki düşüncelerinin çok ilgi çekici olduğu yorumunu yaptı.

Gazetenin, Doğu Akdeniz’de doğal gaz bulunmasının ve bunun değerlendirilmesi gereğinin Kıbrıs sorununun çözüm içeriğine yaklaşımı değiştirip değiştirmediğini, geçen on yıllardaki şartlarla görüşülüp görüşülemeyeceğini sorması üzerine “Elbette geçmiş yıllardaki şartlarla görüşemeyiz” diyen Conis şöyle devam etti:

“Kıbrıs sorununda birçok değişiklik oldu –sadece doğal gaz yüzünden değil- ve bunlar istenilen çözümün içeriğiyle ilgili yaklaşımımızı değiştirmemizi dikte ediyor.

Örneğin, önceki müzakere prosedürüne kadar iki taraf arasında, Kıbrıs’ın askersizleştirilmesi konusunda görüş birliği vardı. Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nın, yeni düzene uyumlaştırılarak devamının geçerli olmayı sürdüreceğini kesin görüyor. Bu sözleşmeler olsun veya olmasın Kıbrıs’ın ordusu olmayacaktı. Bu şimdi doğal gaz bulunmasıyla da ilintilidir. Kıbrıs MEB’inin 12’nci araştırma parselinde halen dünya klasmanında doğal gaz yatağı bulundu. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde başka doğal gaz ve hatta petrol keşifleri de bekleniyor.

“ASKERSİZLEŞTİRİLMİŞ DEVLET, DEVLET DEĞİLDİR”

Vasiliko’da doğal gaz sıvılaştırma terminali, doğal gazı bu yataktan ve belki gelecekte bizim ve komşu ülkelerin başka yataklarından taşıyacak deniz altı boru hatları kurmaya karar verdik. Bu altyapıları nasıl koruyacağız. Askersizleştirme teranesine devam etmek çıkarımıza mı?  Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nın idamesini görüşmek? Türkiye’nin ölümcül garantisi altında olacak bir Kıbrıs? Halkımızı, toprağı, denizi ve doğal kaynaklarımızı kim koruyacak? Savunma ve güvenliğimizi, yani bugünümüzü ve yarınımızı başkalarına mı bırakacağız? Böyle şey olur mu? Ve devletimiz var, zenginliğimiz var ve hepsi bize ait mi zannedeceğiz? Artık bunları yeniden düşünmemiz gerekir: askersizleştirilmiş devlet, devlet değildir.”

Kıbrıs sorununda bunca zamandır gidilmekte olan yoldan (prosedür ve öz) başka yol olup olmadığı sorusuna karşılık Conis yürünmüş olan yolun izlenmesiyle Kıbrıs sorununun bataklığa ve çıkmazlara sürüklenmeye devam edeceğine inanç belirterek şunları ekledi:

“TOPLUMLAR ARASI MÜZAKERELER TÜRKİYE’NİN KIBRIS SORUNUNDAKİ BELKİ EN BÜYÜK BAŞARISIDIR”

“Yürünen yol, yani toplumlar arası müzakereler, istiladan sonra Türkiye’nin Kıbrıs sorunundaki belki en büyük başarısıdır. Bu yöntemle kuyruğunu dışarı çıkarmayı başardı ve bütün dünya, Kıbrıs’taki sorun Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasındaki iç ihtilaftır ve anlaştıkları zaman çözülecek diye başını kuma gömdü.  Buna paralel olarak, Türkiye’nin anlaşmalar aracılığıyla Kıbrıs’ın tamamını ve Kıbrıs üzerinden de Doğu Akdeniz’i askeri denetimi altına alabileceği işgal rahatça devam edip kalıcılaşmayı başardı. Hidrokarbonların keşfi hegemonik ihtiraslarını güçlendiriyor.

Geleneksel çözüm müzakerelerinin tek başına anlaşmaya götüremeyeceğine, Türkiye’nin sadece, Kıbrıs sorununu kalıcılaştırdığı ve onu istila ve işgal sorunu olmaktan güç paylaşımı (ve şimdi de hidrokarbonların paylaşımı) haline getirdiği kanıtlanmış olan bu müzakerelerin sonucu olarak Kıbrıs’ı terk etmesi söz konusu olmadığına samimiyetle inanıyorum. Kabul edelim: toplumlar arası diyaloğa yatırım yaparak feci şekilde yanıldık.”

Gazete “BM himayesinde yürütülen toplumlar arası müzakereler aracını terk etmemiz gerektiğini mi kastediyorsunuz?”  diye üsteleyince Tasos Conis “Bu yürünmüş yolda huşu içerisinde yürüyüp sorunumuzun çözümü için başka yöntemler ve prosedürler aramamızı akıllıca bulmuyorum” vurgusunu yaptı, devamla şunları söyledi:

“KIBRIS SORUNUNUN ÖZÜ VE İZLENMEKTE OLAN PROSEDÜRLE İLGİLİ ESKİMİŞ TEZLERİMİZİ İVEDİLİKLE TOP YÜKÜN GÖZDEN GEÇİRMELİYİZ”

“Türkiye neden Genel Sekreter’in iyi niyet misyonu yöntemini ta baştan kabul etti ve asla sorgulamadı?  Müzakerelerde, prosedürde esnek, ilke ve öz konularında istikrarlı olmalıyız. Bizim taraf Kıbrıs sorunu tarihinin büyük bölümünde öze ilişkin konularda esnek, prosedürde de kaderci bir şekilde sapmaz ve dogmatik oldu.  Ancak hiçbir zaman bir uluslar arası sorun sadece müzakerelerle çözülmedi. Müzakereler haricinde hareketlere ve inisiyatiflere gerek oldu. Türkiye müzakereler sırasında, her zaman çerçevenin dışında, inisiyatiflerle, tahriklerle, yeni oldubittilerle saptırma hareketleriyle ve kriz ithal ederek hareket eti güçlü pozisyonda müzakere etti.  Ya ‘iyi niyet misyonu’ sağlayıcıları? Ördekleri kışkırtan kimlerdi? Ya biz ne yaptık? Kimi zaman protesto ettik kimi zaman sustuk ama ezelden beri müsamahayla, ifadeler ve kelimeler için müzakerelere devam ettik. Müzakereler ışığı altında, gerek Kıbrıs sorununun özü gerek izlenmekte olan prosedürle alakalı eskimiş tezlerimizin ivedilikle top yükün gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum.”

Conis’e “doğal gazın boru hattıyla Türkiye üzerinden nakledilmesinin Güney Kıbrıs’ın çıkarına olup olmadığı, bu senaryonun ne kadar geçerli olduğu” da soruldu. Conis halihazırda özellikle şirketlerin, Doğu Akdeniz’den doğal gazın hem Türkiye’nin ihtiyacını karşılamak hem de Avrupa Birliği ülkelerine ihraç etmek için boru hattıyla Türkiye’ye taşımaya ilgi gösterdiklerini söyledi, şunları ekledi:

“Kendi doğal gazımız değilse, doğal gazın sahibi şirketin hangi ülkeye satacağı konusunda söz hakkımız yoktur. Taşıma, 12 deniz millik karasuları da dahil Kıbrıs toprağından veya Kıbrıs Münhasır Ekonomik Bölgesi’nden geçmek üzere planlanmış boru hattıyla yapılacaksa biraz söz hakkımız var. Boru hattı Kıbrıs karasularından veya karasından (ki bu tür planlar tartışmaya açıldı)  geçirilmek istenirse o zaman Kıbrıs Cumhuriyeti, bu bölgelerdeki egemenliğin sahibi olarak boru hattının geçmesine müsaade etmeme hakkına sahiptir. Yani boru hattı kara sathından geçemez ve Kıbrıs sorunu çözülmeden buna müsaade edilmemelidir. Çözüm olsa dahi Kıbrıs, alıcı ve/veya transit ülke Türkiye’ye bağımlılık stratejisinin etkilerini incelemelidir.”

“TÜRKİYE’YE GİDECEK BORU HATTI KIBRIS MEB’İNDEN GEÇEMEZ”

Boru hattının sadece, Rum tarafının tek taraflı münhasır ekonomik bölge ilan ettiği bölgeden geçmesi halinde ne olacağı sorusuna karşılık “MEB’te kıyı devletinin egemenliği yoktur, bazı hakları vardır ki bunların en önemlisi denizde, deniz dibinde ve onun da altında bulunan doğal kaynakları araştırmak ve bunlardan istifadedir.  Bir devletin MEB’inde üçüncü devletlerin der hakları vardır ve haklar kullanılırken bunlar dikkate alınarak saygı gösterilmelidir. Böyle haklar arasında,  ilgili uluslar arası hukuka uygun olduğu ölçüde kıyı devletinin yasalarına uygun şekilde deniz altı boru hattı döşeme hakkı da vardır. Yani, birisi Kıbrıs MEB’inden boru hattı geçirmek isterse Kıbrıs hükümetine başvurmak zorundadır. Kıbrıs hükümeti de başvuruyu inceleyip MEB’indeki egemenlik ve diğer haklarını güvence altına alması halinde izin bile vermek zorundadır. Bütün bunlar ilgili devletlerin (Türkiye de dahil) ve şirketlerin Kıbrıs Cumhuriyeti’yle tam işbirliğini gerektirir. Bunun pratikte ne anlama geldiğini herkes anlayabilir.”

Türkiye’nin beklenen tepkileri nedeniyle Kıbrıs sorununun çözülmesinden önce Rum tarafının doğal gazı değerlendiremeyeceğine inanıldığı hatırlatılarak Conis’e bu görüşü paylaşıp paylaşmadığı soruldu.

Bu görüşe katılmadığını söyleyen Conis halen bu çalışmalar için yüzlerce milyon Euro yatırım yapıldığını, bu yatırımlara enerji devi şirketler ve bunların bağlı olduğu ülkelerin de katıldığını, ABD ve AB’nin ikinci bir kesintisiz ve yeterli enerji ikmaline önemli siyasi ve diplomatik yatırım yaparak Doğu Akdeniz’deki bu argümanın başarısına sözle ve icraatla ilgi gösterdiklerini anlattı.

TAK

Etiketler : , ,
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.