1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. "BEN HAKLIYIM! SEN YANLIŞSIN!"
"BEN HAKLIYIM! SEN YANLIŞSIN!"

"BEN HAKLIYIM! SEN YANLIŞSIN!"

“BEN HAKLIYIM, KABUL ET! HATALI OLAN SENSİN”

A+A-

Her türlü ilişkide en çok yaşanılan sorunlardan birisi de taraflardan birisinin ya da her ikisinin ısrarcı biçimde haklı çıkma çabası içine girmesidir. Bu tutumun ortaya çıkmasının en önemli nedeni diğer insanların gözünde küçük düşeceği ya da kendi gözünde kendi değerini yitireceği (ya da yitirdiği) kaygılarıdır. Diğer yandan her insanın yaşanan her türlü sorunda kendini haklı görme eğiliminde olması ve karşıdakinin haksız olduğunu düşünmenin insanın kendisini tümüyle haklıymış gibi görmesine yol açması da bu tutumun oluşumunu desteklemektedir.

Fakat ısrarlı bir biçimde haklı olduğunu kanıtlamaya çalışma, karşı tarafın daha savunucu bir tutum sergilemesine yol açarak tartışmanın daha da büyümesine ve çözümsüz bir hal almasına yol açmaktadır. Ortaya çıkan kısır çekişme herkesin sorunun yalnız kendisinin haklı olduğunu düşündüğü ya da kendisini mazur gösterebilecek yönlerini görmesine ve karşı tarafın bakış açısını görememesine yol açmaktadır. Sonuçta zıtlaşma, kırgınlıklar ve onarılması güç sorunlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle eşler arasında böyle bir durum ortaya çıktığında konu yıllarca sürebilmektedir. Sağlıklı bir iletişim kurulabilse çözülebilecek incir çekirdeğini doldurmayacak birçok konu çözülemeden eşlerin her ikisi için de mutsuzluk kaynağı olarak ömür boyu sürebilmektedir.

Kimlerin daha fazla haklı çıkma gereksinimi içinde olduğu incelendiğinde, özgüveni ve özsaygısı yetersiz olan kişilerin daha fazla böyle bir gereksinim içinde oldukları görülmektedir. Kişilik yapısı olarak ele alındığında ise narsistikler büyüklüklerini kanıtlamak ve karşıdakini aşağılamak için, paranoidler kuşkularına kanıtlar bulmak için, obsesifler ise her şeyi denetim altında tutabilmek için haklı çıkma çabası içine girerler.

İlişkileri bozan haklı çıkma gereksinimi aslında tam bir kısır döngüdür. Bu kısır döngü bir noktada kırılmazsa küçük sorunların giderek büyüdüğü çok sık görülmektedir. Bu nedenle kendinizi sık sık ısrarcı biçimde haklılığınızı kanıtlamaya çalışırken buluyorsanız aşağıdaki önerileri dikkate alınız:

Belli bir zamanda ya da ortamda sonuç getirmeyen haklı olduğunu kanıtlama çabası içine girdiğinizi fark ettiğiniz anda, içinde bulunduğunuz ruhsal durumdan çıkmak için çaba harcayın. İçinizden gelen “mutlaka haklılığınızı kanıtlamak ve kabul ettirmek zorunda olduğunuz” şeklindeki psikolojik baskıya boyun eğmeyin. Konunun ille de o an sonuçlandırılmak zorunda olmadığını unutmayın.

Karşı tarafın tutum ve davranışları sizin davranışlarınızı daha da körüklüyor olabilir. Hangi tutum ve davranışların sizin içinizdeki baskıyı arttırdığını ve bunun sizin için anlamını belirlemeye çalışın. Örneğin karşıdakinin tutum ve davranışları sizde aşağılandığınız, küçümsendiğiniz ve altta kalmamanız gerektiği düşünceleri yaratabilir. Sizi haklı görmeyen, hatta sizi suçlayan yaklaşımların arttırdığı öfkenize kapılmayın.

Anlamsız bir didişme ve zıtlaşma başladığında karşıdakinin savunucu tutumunu arttırmayacak bir tarz ile konuyu daha sonra yeniden konuşmayı önerin. Onun sizi kışkırtan üslubunu dikkate almayın. Böyle bir ortamda hiç kimsenin kendisinin haksız olduğunu kabul etmeye yanaşmayacağını unutmayın. Haklılığınız eninde sonunda ortaya çıkacaktır. Karşı taraf hiçbir şekilde haklı olduğunuzu kabul etmese bile bunun sizin için dünyanın sonu anlamına gelmemektedir.

Başkasının hatalarını görmeye çalıştığınız kadar, kendi hatalarınızı da görün. Birçok kişi (özellikle bir tartışma anında) kendi hatasını görmenin ya da kabul etmenin kendisinin tümüyle haksız olduğu anlamına geldiği yanılgısına kapılır. Oysa kişilerarası ilişkilerde yaşanan çatışmaların çok azında tümüyle tek tarafın sorumluluğu olur. Bahaneler üretmeden insanın kendi hatalarını kabullenmesi yaşadığı olumsuz duyguları yumuşatan bir etki göstermektedir.

Haklı olduğunu kanıtlamaya çalışırken neyin nasıl söylendiği de çok önemlidir. Köşeye sıkıştırmaya çalışan üslup, karşı tarafı daha da savunucu olmaya itmektedir. Bu nedenle üslubunuza dikkat edin. 

Sizi öyle davranmaya iten esas konunun o an haklı çıkmaya çalıştığınız konu olmadığını asıl sorunun “haklı çıkma gereksinimi” içinde olmanız olduğunu sık sık kendinize hatırlatın. Haklılığınızın o an ya da daha sonra kabul edilmemesi sizin değerinizi etkileyecek bir durum değildir. Ayrıca herkesin gözünde her zaman tümüyle doğru, hiçbir yanlış yapmayan insan olmanın mümkün olmadığını unutmayın.

Hatasız kul olmaz” sözünü kendinize sık sık hatırlatın. Bu söz hem sizin için hem karşınızdaki için geçerlidir.

Aynı konunun farklı bakış açıları ile bambaşka görülebilmektedir. Haklıyı – haksızı ayırt edeceğim derdine düşmeden konuyu mümkün olduğunca farklı bakış açıları ile görmeye çalışın. Onun bakış açısının kendine göre doğru olabileceğini dikkate alın ve onu değiştirmeye çalışmayın.

Israrlı biçimde haklı olduğunuzu kanıtlamaya çalışmanız karşı tarafın savunmalarını arttırmaktan başka sonuç yaratmaz. O an için duymamış gibi görünse bile söylediklerinizi sonradan düşüneceğini unutmayın. Hemen şimdi hatasını kabul etmesini beklemeyin. Düşündüklerinizi ısrarcılığa kaçmadan söyleyin, gerekirse onun kendisini haklı gibi görmesine izin verin.

Aslolan insanın kendisini haklı görmesidir. Kendinizi haklı görmenin size neden yetmediğini değerlendirin. Başkasının gözünde nasıl göründüğünüzü, başkalarının sizinle ilgili neler düşündüğünü bu kadar önemsemenizin nedenlerini araştırın.

 

Kaynak: Psikoloji-Psikiyatri

Etiketler : , ,
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.