1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. BÖYLE BİRİYSENİZ EVLENMEYİN
BÖYLE BİRİYSENİZ EVLENMEYİN

BÖYLE BİRİYSENİZ EVLENMEYİN

Mutlu bir ilişki için kendini adamak, bencil olmamak, duyarlılık, vericilik, şefkat, sadakat, sorumluluk, güvenilirlik gibi duygulara sahip olunması gerekiyor.

A+A-

Psikiyatri uzmanı Doç Dr. Nurper Erberk Özen, modern yaşamda hayat koşullarının hızlı bir tempoda ilerlediğini, sürekli bir yerlere yetişme kaygısı yaşandığını, bu durumun ikili ilişkileri zorladığını, ayrılma ve boşanmaların artmasına yol açtığını söyledi.

"AŞK EVLİLİK İÇİN YETERLİ DEĞİL"


Sevme, sevilme ve kabul görmenin insanın yaşayabileceği en zengin deneyimlerden olduğunu ve temel gereksinimler arasında yer aldığına işaret eden Özen, "Aşk, eşlerin birbirlerini kabullenmesi, mutlu etmesi, bir aile oluşturulması için çok önemli bir itici güç olsa da tek başına bir ilişkinin sürmesinde yeterli olmayabilir" dedi.

BENCİL OLMAMAK, KENDİNİ ADAMAK, ŞEFKAT, SORUMLULUK ÖNEMLİ


Özen, mutlu bir ilişki için kendini adamak, bencil olmamak, duyarlılık, vericilik, şefkat, sadakat, sorumluluk, güvenilirlik gibi duygulara da sahip olunması gerektiğini vurguladı. Çiftlerin işbirliği yapmasının, uzlaşmasının ve ortak kararları sonuna kadar kararlılıkla yerine getirmeye çalışmasının önemine işaret eden Özen, "Özellikle çocuk yetiştirme konusunda bu duyarlılık sergilenmeli. Çocuk, bazen aileyi birleştirici olmaktan öte eşlerin rekabet alanı haline gelebiliyor" diye konuştu.


Eşlerin ebeveynlerinin müdahalesinin de evlilikte çatışmalara, rekabete ve inatlaşmalara neden olabildiğini dile getiren Özen, bunun eşler arasında kızgınlık ve kırgınlık yaratabildiğini olabildiğinin altını çizdi.


"KİŞİNİN İLİŞKİYE BAKIŞ AÇISINI FARK ETMESİ DEĞİŞİMİN ANA BASAMAĞIDIR"


Evliliğin, diğer ikili ilişkilerden farklı olduğuna dikkati çeken Özen, şunları kaydetti:


"Kişiler, kendilerini uzun süreli bir ilişkiye adamışlarsa farkında olarak ya da olmayarak birbirlerinden bazı beklentileri olur. Bu beklentiler, söze kolay kolay dökülemez, kişiler birbirinin zihnini okuma yani söylemeden anlaşılma, bekleme ya da anladığı şekilde davranma eğilimli olabilir. Bu da yanlış anlamalara, kırgınlık ve kızgınlığın artmasına, karşılıklı suçlamaya yol açan bir kısır döngü oluşturur. Beklentileri karşılanmadığında da insanların genel eğilimi hemen, eşlerinin akıllarından geçenlerle ve evliliklerinin durumu ile ilgili olumsuz sonuçlar düşünmektir. Karşısındakinin aklını okumaktan başka bir şey olmayan bu davranışı nedeniyle hayalkırıklığı yaşayan eş, diğerini suçlayıcı düşüncelere kapılacaktır."


İlişkilerinde sorun yaşayan çiftlerin, ilişkiye bakış açılarını fark etmesinin, değişimin ana basamağı olduğunu vurgulayan Özen, "Çünkü insanların birbirlerine karşı nasıl davrandıkları, neler düşündükleri, neler hissettikleri konusunda genellikle gözle görünenin ötesinde çok şey vardır" dedi.


Eş olmanın, tıpa tıp uyuşma değil karşıdakinin farklılıklarını benimseyip kabullenme anlamına geldiğine dikkati çeken Özen, sorunlarının, hatalı iletişimden ve birbirlerinin davranışlarının çarpıtılmış yorumlanmasından kaynaklandığını fark eden eşlerin bunları çözebileceğini söyledi.


Özen, "İlişkiyi geliştirmek için kişilerin ayrı ayrı tam bir sorumluluk yüklenmesi, karşı tarafı suçlayıcı yorumlardan vazgeçmesi, 'hata yok, suçlama yok' tavrını benimsemesi gerekir. Yine eşlerin birbirlerinin özel yaşantısına saygı duyması, kendilerine sosyal yaşamda özel bir alan yaratması da evlilik ilişkisini güçlendirir" değerlendirmesinde bulundu.

Hürriyet

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.