Güney Kıbrıs’ta çözüm inancının yükseldiğini söyleyen İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, tek problemin Rumlar ve Türklerin çözüm formülünün aynı olmadığını belirtti. ADA TV’de yayımlanan Gündeme Bakış Programı’nda Erçin Şahmaran’ın sorularını yanıtlayan Talat, Kıbrıs müzakereleri ile ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

‘2002’DE LİDERLER İSTEKSİZDİ’

“Bu dönemde şuandaki müzakereci liderlerle çözüme gidilebilir mi? Heyecan yaratır mı? Yaratırsa da sorun çözümsüz kalır ve umutlar paramparça kalır mı? Benim endişem bu. Çözüm istediği tartışılmaz insanlar vardı çözüme ulaşamamışlardı geçmişte. Büyük bir heyecan var. 2002 dönemlerini yaşıyormuşuz gibi geliyor bana. O zamanlarda da öyleydi. İnsanlar sokaklardaydı uğraşıp didiniyorlardı” diyen Talat, o dönem liderliğin de isteksiz olduğunu savundu. Çözüm arzusunun Kıbrıs Türk’ünde yavaş yavaş hareketlenme yarattığına dikkat çeken Talat sözlerini şöyle sürdürdü: ‘RUMLARDA

DEĞİŞİKLİK VAR’

“Böyle bir izlenim var. Bu da bana 2002’yi hatırlatıyor. Rum toplumunda ciddi değişiklik var. 2004’te durum çok kötüydü. 2004 referandumun öncesinde Rum tarafının evet diyeceği inancı özellikle batıda ve AB’de çok yüksekti. Amerika’da da öyleydi, bizde de öyleydi. Rumlar evet diyecek diye düşünürken öyle olmadı. Baklayı ağzından çıkarınca Rum lider, sonuç da onun istediği gibi oldu. Anladık ki o zaman Türkler ve Rumlar çözüm istese bile aynı çözüm istiyorlar. Farklı çözüm istekleri var kafalarında. Rum toplumuna uymadığı için bu model hayır denildi. Rum tarafı dersine iyi çalışmadı belirsizliğe gitmek yerine statükoyu tercih etti. Kıbrıs Rum toplumunu çözüm yönünde hareketlendirmek için onlarla bizim aynı çözümü istediğimizi belirlememiz lazım. Ve Kıbrıs Rum halkını da evet demeye yönlendirmemiz lazım. 

‘HAYIRCILARIN ÇÖZÜM İSTEĞİ YÜKSELDİ’

Ben Baf’ta konferans verdim. Ve gördüm ki yüzde 86 hayır diyen bir bölgede de çözüm isteği çok yüksek. Bu yeni doğdu. Hayır kampanyasının finansörleri bizi davet edenler arasında oldu. Bu önemli bir değişiklik. Bunun için 3 önemli unsur var. Birincisi gaz bulunmazı Kıbrıs Rum tarafının münhasır ekonomik bölge ilan ettiği bölgede, bunun da en iyi değerlendirme yolunun Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılabilir olması. İkinci önemli değişiklik Kıbrıs Rum ekonomisinin de çökmüş olması. Mesela Rum liderlerden Vasilio, çözüm olmazsa ekonomimiz düzelmez diyebiliyor. Böyle şeyler önceden duymuyorduk, şimdi duyuyoruz. Üçüncü unsur da Hristofyas gibi dışlanan değil Avrupa ve dünya tarafından da daha sıcak karşılanan bir lider var müzakereci pozisyonunda. Bütün bunları düşündüğümüzde avantajlar var.

‘AYNILAŞTIRMA FORMÜLÜ’

Tek problem, Rumlarla bizim çözüm formülümüz. Bunları aynılaştırma formülümüz var. Bizler Güney’de anlatacağız. Onlar da Kuzey’de aynısını yapsınlar. Böylece yavaş yavaş düzelebilsin bir şeyler. Şu aşamada çözüm zor. Çözümden sonra barış zor hale gelecek. Çözümün temelleri üzerine oturacak bir barış süreci başlayacak. Gerek mülkiyette, gerek yönetimde, gerek AB ilişkilerinde, gerek siyasi yaşamda hep bunlar varılacak olan anlaşmanın üzerine bina edilecek. Esas iş budur. Kalıcı barış böylece oluşmuş olacak. 

‘UBP İLE CTP’NİN İSTEKLERİ FARKLI’

UBP’nin ağırlıklı görüşü iki ayrı devlettir. CTP’nin ise federal çözümdür. Amaç birliği olduğunu söyleyemem ben. Böyle olmayınca da bu tür tartışmalar olabiliyor. Ağır sözler değil bayağı küfür gibi söylemler oluyor. Ertuğruloğlu’nun söyledikleri çok ağır sözlerdi. Nami cevap vermedi. CTP’nin Genel Sekreteri cevap verdi. Sonuçta iyi olmadı kötü oldu bu polemik. Görüş birliği olmasa bile gerginliğe yol açacak bir tutum olmaması iyi olurdu böyle davranılmasaydı. Gerginlik halkımıza yaramaz. Çözüme de yaramaz. Çözüm isteyen Dışişleri Bakanı’nı bu sözlerle eleştirdikten sonra yarın çözüm olduğunda da aynı tutum mu olacak diye herkes düşünür sonra. Nami son derece birikimli ve çözüme destek olacak biri. Oldukça başarılı. Kendisi bu birikimini değerlendirmek istiyor. Ve bunu değerlendirmek için de bir şekilde katkıda bulunmak istiyor Cumhurbaşkanlığı’na.”

Star Kıbrıs