1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. KIBRIS'TA YAŞANAN BÜYÜK BİR AŞK HİKAYESİ...
KIBRIS'TA YAŞANAN BÜYÜK BİR AŞK HİKAYESİ...

KIBRIS'TA YAŞANAN BÜYÜK BİR AŞK HİKAYESİ...

Sipahi’de yaşayan ve zorlu bir aşk hikâyesinin kahramanları...

A+A-

Sipahi’de yaşayan ve zorlu bir aşk hikâyesinin kahramanları olan Türkiyeli Hatice ile Rum Panayiotis Harpa, “Sevgililer Günü” nedeniyle konuşarak, tüm baskılara ve zorluklara direnerek, aşklarından ödün vermediklerini söyledi:

Türkiyeli göçmen Hatice ile Kıbrıslı Rum Panayiotis, ailelerini ve çevrelerini karşılarına alma cesareti göstererek, büyük bir aşka imza attı. Hatice ve Panayiotis Harpa çifti, “İnsan karşındaki seviyorsa zorluklara katlanıyor. Eğer birini sevmiyorsanız bal, kaymak yeseniz de tadı yok. Ancak aşıksanız, seviyorsanız soğan, ekmek, bal, kaymaktan güzel” diyor.
Çift, sevgilerini babasının adını taşıyan 5 aylık Panayiotis bebekle taçlandırmış. Harpa çiftinin hikayesi, aslında onlar çocuk yaştayken başlamış. Ancak o dönemde birbirlerine sevdalanmaya bile cesaret edemeyen çift, aradan 30 yıl geçince tesadüf eseri bir arkadaş ortamında yeniden karışlaşmışlar ve bu kez yeniden birbirlerini kaybetmek istememişler. Ailelerini karşılarına alma pahasına birlikte olmuşlar.
1976 yılında anne ve babasıyla Tokat’tan, Dipkarpaza’a göç eden Hatice ve Dipkarpazlı  Panayiotis, aşklarını anlattı.

Baskılar yıldırmadı
   Hatice Harpa, ilk evliliğini 1991 yılında yapmış. Ancak çift bir yıl içinde ayrılmış. Hatice’nin ilk evliliğinden bir, Panayiotis’in ise ilk evliğinden iki çocuğu bulunuyor.
Panayiotis’le çocukluktan tanıştıklarını anlatan Hatice, “2011’de bir arkadaş ortamında karşılaştık. Gençliğimizde de birbirimizi severdik ama o zaman evlenmeye cesaret edemezdik. Yıllar sonra tesadüf eseri Karpaz’da kahvede karşılaştık. Ben eşimden ayrılalı 17 yıl olmuştu. O da eşinden ayrı yaşıyordu ama çocukları sebebiyle boşanmıyordu. Rumlarda eşler ayrı yaşıyor ama boşanmaya karşılar” dedi.
Hatice, Panayiotis ile karşılaştıktan sonra evlenmeye cesaret etmediklerini belirterek, şöyle konuştu:
“Çok güzel sohbet ediyorduk, güzel bir arkadaşlığımız vardı. Çocuklar üniversiteye başlayana kadar, düzenlerini bozmayalım diye düşündük. Onun çocuklarından biri geçen yıl, diğeri de bu yıl üniversiteye gitti. Benim kızım da önümüzdeki yıl üniversiteye gidecek. Evlenmeye cesaret etmiyorduk. İlişkimiz ortaya çıkınca abartılı bir şekilde baskı oluştu. Eşim kahveye çıkamaz olmuştu. Ben de bir yere çıksam huzursuzluk oluyordu.14 Şubat günü eşimin canı çok sıkıldı ve ev kiralamaya karar verdi. 17 Şubat günü de evi tuttu. Baskılardan kapı dışına çıkamıyorduk. Öyle olunca bir cesaretle eşyalarımı alıp, eve gidip yerleştim.”
Hatice, sadece manevi değil maddi anlamda da zorluklarla karşılaştıklarını dile getirerek, eşinin okul döneminde Sipahi’den Dipkarpaz’a öğrenci taşıdığını, yazın işsiz kaldığını, kendisinin ise bir otelde evden rezervasyon işi yaptığını aktardı.

Aileler halen kabullenmedi
   2011’den bu yana birlikte olan ve evlenen çiftin, halen aileleri ile aralarındaki buzlar erimiş değil. “Bu baskıları nasıl göğüslüyorsunuz ?” sorusuna Hatice, “Köy daha kapalı, bu taraflara gelince daha rahat. Bu yıl nikahımızı kıydık. Bazı komşularımızla görüşüyoruz ama psikolojik baskı fazla. İlk zamanlar baskı fazlaydı, çok bunaldım. Bir dönem depresyon ilaçları kullanmak zorunda kaldım. Çocuk olduktan sonra biraz rahatladık, kimseyi umursamaz oldum” yanıtını verdi.
Dipkarpaz’da Türk ve Rumların karışık olduğunu, herkesin birbirinin geleneklerine saygı gösterdiğini belirten Hatice, “Ancak hiçbiri kendi çocuğunun bir Türk veya Rum’la evlenmesini istemez. Rumlar, çocukları Türk’le evlenmesin diye ilk fırsatta Rum tarafına götürürlerdi. Halen baskı var. Rumlarda boş evler var ama benimle evli olduğu için vermek istemiyorlar. Kirada oturuyoruz ” dedi.
Hatice evliklileriyle birlikte pek çok kişiyi kırdıklarını ancak birbirlerini çok sevdiklerini, sürekli sohbet ederek birbirlerine destek olduklarını ifade etti.

“Aşk olmasa bu yaptığımıza cesaret edemezdik”
   Eşini yıllar sonra gördüğünde, aradan 30 yıl geçmiş olmasına rağmen, ilk aşkını yeniden hatırladığını aktaran Hatice, “İnsan belirli bir yaştan sonra aşık olur diye düşünmezdim ama oluyormuş. Aşk olmasa bizim bu yaptığımız cesaret edilip yapılacak bir şey değil. 18 yaşındaki liseli aşıklar gibiydik.  Ancak kızıma danışıp müsaade aldım. Aşk olmazsa bu baskılara da dayanamazdık. Sevgimiz olmasa zorluklara sabredemezdik” dedi.
Aynı ortamda büyüyen Hatice ve Panayiotis çifti, kendisinin ve eşinin Rum ve Türk adetlerini bildiğini söyleyerek, “Rumların nisanda Paskalyası olduğunu, cenazede golifa yapıldığını bilirim. Eşim de mevlit yapıldığını bilir. Kurban kestiğimde Rum komşuma veririm. Rum komşum da Paskalyasında çöreklerini bize verir. Ancak iş evlenmeye gelince, kabul edilmiyor” diye konuştu
5 aylık Panayiotis isimli bir çocuğu olan Hatice, bebeklerine eşinin adını verilmesinin nedenini ise şöyle anlattı:
“Eşim çocuk istiyordu. Ben ise karşıydım. Ancak eşim o kadar çok istiyorduk ki erkek olursa kendi adını vermeyi düşünüyordu. Oğlum dünyaya gelince babasının adını verdik. Sanki babasının adağıymış gibi oldu. Eşimi çok seviyorum. Panayiotis’i bana verdiği için Allah’a, sonra da eşime teşekkür ediyorum.”

“Dipkarpaz’da Türk –Rum ayrımı yaparak büyümedik”
   Hatice, Dipkarpaz’da Türk- Rum ayrımı yaparak büyümediklerini, bu ayrımı Dipkarpaz dışındaki yerlerde, televizyonlarda, gazetelerde gördüklerini belirtti.
Ailesinin, İngiliz veya Alman biriyle birlikte olmasına karşı çıkmadığını kaydeden Hatice, Rum’la evlenmek istenince işin renginin değiştiğini ve kimsenin bunu kabullenmek istemediğini anlattı.

Kıbrıs

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.