1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. MİLLİ VAROLUŞ KONSEYİ BASIN TOPLANTISI DÜZENLEYEREK MÜZAKERE SÜRECİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİ AÇIKLADI
MİLLİ VAROLUŞ KONSEYİ BASIN TOPLANTISI DÜZENLEYEREK MÜZAKERE SÜRECİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİ AÇIKLADI

MİLLİ VAROLUŞ KONSEYİ BASIN TOPLANTISI DÜZENLEYEREK MÜZAKERE SÜRECİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİ AÇIKLADI

Milli Varoluş Konseyi, tarafların üzerinde uzlaştığı ortak açıklama sonrasında, toplumlararası görüşmelerle ilgili olarak KKTC, Türkiye...

A+A-

Milli Varoluş Konseyi, tarafların üzerinde uzlaştığı ortak açıklama sonrasında, toplumlararası görüşmelerle ilgili olarak KKTC, Türkiye, uluslararası kamuoyu ve medyada "sınırsız iyimserlik" havası oluştuğunu savunarak, bu iyimserliğin “suni” ve “şişirilmiş” olduğu görüşünü ifade etti.

Milli Varoluş Konseyi, “Rum Lideri Anastasiades’in basın toplantısında sergilediği genel tutum ve argümanları, Rum Müzakerecisi Mavroyanis'in kapsamlı açıklamalarının içeriği ve Rum tarafınca basına sızdırılmış olan üç ayrı Hukuki Mütalaanın muhtevası  ve Rum tarafındaki tartışmalar dikkate alındığında Kıbrıs Türk tarafındaki iyimserliğin haklı mesnet ve gerekçelerden yoksun bulunduğunun görüldüğünü” savundu.

Milli Varoluş Konseyi, TMT Mücahitler Derneği’nde basın toplantısı düzenleyerek, yeniden başlayan müzakere sürecine ilişkin görüşlerini açıkladı.

Hazırlanan  basın açıklamasını, Milli Varoluş Konseyi Genel  Başkanı Vedat Çelik okudu.

Açıklamada, Konseyin, var olduğunu savunduğu iyimserliğin “suni ve şişirilmiş” olduğu görüşüne sebep olan tespitleri de ifade edildi.

“FARKLI ALGI VE DEĞERLENDİRMELER MEVCUT”

Tarafların ortak açıklamada murat edilenler üzerinde farklı algı ve değerlendirmelerinin mevcut olduğu savunulan açıklamada, yetki ve egemenlik kavramları arasında fark bulunduğu iddiasının Rum tarafınca net bir şekilde dile getirildiği, böylelikle Kıbrıslı Türkler’in egemen eşitliğinin  yok edilmek istendiği ileri sürüldü.

Başpiskopos Hristostomos'un TC ve KKTC Devlet yetkililerini iki devletlilikten bahsetmeye devam etmeleri halinde GKRY’nin görüşmelerden çekileceği tehdidinde bulunduğu iddia edilen açıklamada, bu, “Rumların, Kıbrıslı Türklerin toplumsal eşitliğini 50 yıldır kabul etme noktasına gelemediklerinin en açık örneği” olarak değerlendirildi.

Açıklamada, Kıbrıs Türk tarafının "siyasi eşitliğe dayalı iki kurucu devlet " talebinin Rumlar tarafından "kurucu eyaletler" mertebesine indirgenmeye çalışıldığı da öne sürüldü ve “İki toplumluluk ve iki bölgelilik kavramlarının, AB’nin üzerine inşa edilmiş olduğu temel kişisel hak ve özgürlüklerle bağlantılı değer ve ilkeler gerekçe gösterilerek sulandırılması yaklaşımı ayan beyan ortadadır. Kıbrıslı Türklerin nüfus sayısı ve mülkiyet sahipliği açısından, ileride sulandırılamayacak ve AB’nin birincil hukuku olacak şekilde, hakim durumda olmasını Rum tarafı kabul etmemektedir” denildi.

Annan Planı’nda aşağıdan (Federe unsurlardan) yukarıya (Federal yapıya) doğru öngörülmüş olan yapılanma ve yetki aktarımının bu defa Rum tarafınca tersine çevrilerek yukarıdan aşağıya doğru yapılandırılmak istendiği, egemenliği olmayacak oluşturucu eyaletlerin çözüm referandumunun iki tarafta da kabulünden sonra ortaya çıkacağı ifadesinin bunun kanıtı olduğu iddia edilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

BAKİR DOĞUM

“İşin başından beri görüşmeler olumlu bir sonuç ile noktalandığı takdirde eş zamanlı iki referandumdan çıkacak iki evet ile yeni bir ortaklık devleti kurulması hedef alınmış iken şimdi.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iç yapılanmasının evrim yoluyla değiştirilerek yeni bir düzen yaratılmasından söz etmektedir. Rum tarafının ısrarla Yeni Devlet kuruluşuna hayat verecek olan Bakir Doğum (Partenojenez) kavramından kurtulduklarını tekrarlaması bu konudaki niyetlerinin yansımasıdır. Ancak, Rum tarafının bu görüşü, kabul edilmesi mümkün olmayan bir taleptir”

Toplumsal hakların bireysel haklardan önemli olduğu vurgulanan açıklamada, Rum tarafının Kıbrıs Türk halkı içerisinde bir ayrıştırıcı etki operasyonuna girişerek, olası çözüm referandumlarında sadece federal devletin meşru vatandaşlarının oy kullanabileceğini savunmaya başladığı iddia edildi.

KKTC-TC ARASINDA YAPILMIŞ ANLAŞMALAR

Rum tarafının, Türkiye'den Kıbrıs'a su getirilmesi ile ilgili anlaşma dahil, KKTC ile Türkiye arasında yapılmış olan hiçbir anlaşmayı kabul etmeyeceğini, bu tür anlaşmaları  gayrı meşru kabul ederek
bunlara meşruiyet kazandırmayacaklarında ısrar ettiği de iddia edilen açıklamada, bunun Rumların müzakere sürecini çıkmaza sürükleme gayretlerinin bir başka göstergesi olduğu da savunuldu.

Açıklamada, Dışişleri Bakanı Özdil Nami tarafından, Cumhurbaşkanlığı müzakere heyetinden bağımsız olarak  yürütülen “paralel müzakere” çalışmalarının, müzakere teorisinin en temel prensiplerine aykırı olduğunu, Rum tarafı ile yürütülen müzakerelerde Cumhurbaşkanlığı Müzakere Heyetinin pazarlık gücünü azalttığı da iddia edildi.

Konsey,  kaydedilecek gelişmeleri ve müzakere sürecinin sorgulamalara tabi tutularak,  “analitik bir yaklaşımla değerlendirmesi  ve yapıcı bir kuşku içerisinde hareket edilmesi” gerektiğini de  kaydetti ve temel prensiplerini sıraladı.

Konsey, anlaşmanın  Kıbrıs adasının münhasır ekonomik bölgesi içerisinde deniz içinden elde edilecek gelirlerin, oluşacak federe Kıbrıs Türk devletinin ve federe Kıbrıs Rum devletinin sahip olacağı kıyı şeridi ile orantılı bir şekilde bölüşümünü sağlaması gerektiğini de belirtti.

KONSEY MÜZAKERELERE DESTEK VERECEK

Konsey,  prensiplerine olumlu yanıt teşkil eden tutum ve davranışlarında Müzakereci Kudret  Özersay'a ve müzakere heyetine destek vereceklerini; bunları yaparken de Kıbrıs Türk halkının ve
KKTC’nin, Kıbrıs Rum halkı ve GKRY ile “illa da bir ortaklık çözümüne muhtaç bulunmadığını akıllarından çıkarmayacaklarını” da dile getirdi.

TAK

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.