Afrika Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şener Levent gazetesindeki köşe yazısında insanın inanmak istemeyeceği türden çok sert iddialarda bulundu. İddialar doğru olsa bile Tüm Polis teşkilatını hedef almak yerine konuyla ilgili olanların itham edilmesinin daha doğru olacağı kanaatimizle birlikte Şener Levent'in yazısını aynen yayınlıyoruz. Yorum sizin;

POLİS TERÖRÜ Tam bir polis terörü bu... Yazıyla, sözle anlatılamaz kolay kolay... Yaşamak gerek... Bu düzenin tam da aynası... Düşünün... Güvenliğinizi sağlamakla görevli polis sürekli taciz ve tehdit ediyor sizi... Yalnız sizi değil... Akrabalarınızı... Yakın çevrenizi... Sizinle görüşüp konuşan her kim varsa hepsini... Kime şikâyet edeceksiniz polisi? Sizi taciz ve tehdit etti diye polisi şikâyet edeceğiniz makam kim? ***

Kaç kez yazdık bu gazetede, kaç kez... Tınmıyorlar... Daha da azıtıyorlar hatta... Mehmet Bal... Doğma büyüme Kıbrıslı... Tertemiz, dürüst, namuslu bir genç... Kan kusturuyor polis ona... Yapmadığını bırakmadı... Bu ne memleket... Bu ne sefil bir düzen... Girne'deki Merit Otel'de çalışıyordu. Sudan bir nedenle işten attılar... Atmakla kalsa neyse... Bir de sahte evrak düzenlediler adına... İşten kendi rızasıyla ayrılmış diye... Onun imzasını kendileri attılar... Mehmet bu sahte evrakla Lapta polisine gitti, ifade verdi şikâyetçi oldu. Bir de gelip bize gazeteye bildirdi ya, cinayet işlemiş gibi peşine düştü polis... O gün bu gündür yakasını bırakmıyor. Ne Merit patronu... Ne de polis... Başka bir işe girmek istedi, engellediler...

Sonra Yakın çevresini aramaya ve taciz etmeye başladılar... Neler olduğunu anlamayan insanları karakollara çağırıp ifadelerini almaya koyuldular... Hayatı Mehmet'e zindan etmeye yemin ettiler ya, ellerinden ne gelirse yaptılar... Sahte evrağı polise ve gazetemize bildirmenin cezası... O sahte evrakla ilgili hiçbir soruşturma yapmayan polis, Mehmet'i soruşturuyor... Karakola Mehmet'in arkadaşlarını çağırıp, -Mehmet'le neden görüşüyor ve konuşuyorsun, diye hesap soruyor... Ne biçim bir rezillik bu rezillik... ***

Polis Genel Müdürü Süleyman Manavoğlu'nu aradık bir süre önce... Anlattık ona da durumu... Eksik olmasın ilgilendi... Mehmet'i davet etti makamına... Ondan dinledi her şeyi... Bu görüşmeden sonra polis terörü biraz durur gibi oldu, sonra yeniden başladı bütün şiddetiyle... Geçtiğimiz günlerde polis Mehmet'in diş doktoruna gitti... Kliniğe... -Mehmet Bal ile görüşüyor musun, diye sordu. Onların kayıtlarında üç dakika konuştukları varmış! Polis doktora ne diyor bakın... Da polis görsün gözünüz... -Mehmet Dal ile görüşürsen derde girer başın! Doktor o günden sonra randevu da veremiyor Mehmet'e! ***

Dün de Lapta polisi Mehmet'in abisini aradı telefonla... -Mehmet Bal sende mi kalıyor, diye sordu... Mehmet kaçak değil ki... Nerede yaşadığı, ne yaptığı belli... Ama polis kaçakmış gibi Davranmayı seviyor! Daha sonra da Mehmet'i aradı... -Hakkında şikâyet var, karakola gel, dedi... Ne kadar basit değil mi? Lapta polisinden Mustafa Akan ve Salih Beyler... "Hastayım gelemem" diyen Mehmet'e bir de hava attılar... -Biz getirmesini biliriz seni! ***

Ne terör bu terör... Polis terörü... Devlet terörü! Nasıl alt edeceğiz bunu Süleyman Bey? Kimin hizmetinde bu polis? Vatandaşın mı, para babalarının mı? Sormak isterim... Masum bir vatandaş üzerinde estirilen bu terörün mükâfatı ne?