1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. TÜYLER ÜRPERTEN GERÇEK!
TÜYLER ÜRPERTEN GERÇEK!

TÜYLER ÜRPERTEN GERÇEK!

Tüyler ürperten gerçek!

A+A-
 
Olası bir kaza, Kıbrıs’ı mahveder

Uzmanlar, Mersin Akkuyu’da yapımına başlanan nükleer enerji santralinin adamız için ciddi tehlike oluşturduğuna dikkat çekti


Mersin Akkuyu’da Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasında yapılan anlaşma uyarınca yapımına başlanan nükleer enerji santraline, Türkiye’de olduğu gibi Kıbrıs’ta da tepki var.

İnşası süren nükleer santralde olası bir kazanın, adada devam eden 12 bin yıllık insan yaşamını sona erdirebilecek etkilere yol açabileceği iddiaları üzerinde durulurken, neredeyse tüm canlı türlerinin yok olacağına da dikkat çekildi.

Kıbrıs’ın Mersin Akkuyu’ya Ankara ve İstanbul’dan daha yakın olduğunun altını çizen uzmanlar, ancak hazırlanan Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna Kıbrıs’ın dahil edilmediğine dikkat çektiler. Uzmanlar, henüz hukuki prosedürleri tamamlanmasa da yapımına başlanan Mersin Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nin adamızı ciddi biçimde tehdit ettiğinin kabul edilmesi gerektiğini savundu.

Bektaş: Canlıların yaşam kalitesini tahrip eder

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Nilden Bektaş, gelişmiş ülkelerin tümü nükleer enerjiden vazgeçerken Türkiye’nin nükleer enerji santrali kurmaya karar vermesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

İnşa edilecek bir santralin normal çalışması sırasında veya ciddi bir kaza sonucu yayılacak olan radyasyonun, yakında yaşayan insanlar dâhil tüm canlıların yaşam kalitesini tahrip edeceğini belirten Bektaş, Doğu Akdeniz havzasının çok geniş ve iç içe geçmiş bir ekosistemi bulunduğunu, bir radyasyon sızıntısı olması durumunda santralin çevresindeki onlarca kilometrelik alanın zarara uğrayacağını kaydetti.

“Ankara’dan da İstanbul’dan da daha yakınız”

Nilden Bektaş, “Unutulmaması gereken önemli bir husus, Kıbrıs’ta yaşayan bizlerin Akkuyu’ya kurulacak olan nükleer santrale hem Ankara’dan hem de İstanbul’dan çok daha yakın olduğumuzdur” dedi.

Nükleer santrallerden kaynaklanan atıklar ve bertaraf yöntemlerinin zorluğundan yola çıkarak bir ülkede veya komşu ülkede nükleer santral yapılmasının, bölgede var olan ve gelecekte var olacak kuşakları doğrudan ve sonu olmayan bir radyasyon tehdidine mahkûm etmek anlamına geldiğine dikkat çeken Bektaş, nükleer atıkların kendi başlarına etkilerinin yüzyıllar boyu sürecek büyük bir ekolojik facia ve sızıntı tehlikesinin her zaman var olduğunu ve kimsenin bu etkileri güvenli bir şekilde ortadan kaldıramayacağını söyledi.

“Ne şekilde etkileneceğimiz araştırılmalı”

Nilden Bektaş; “nükleer atıkların ortadan kaldırılmasının maliyetinin çok yüksek olması, nükleer enerjinin ucuz bir kaynak olduğu yönündeki iddialara bir yanıt oluşturmaktadır. Ne bu maliyet ne de çevreye verdikleri zararın maliyeti hesaplanmamaktadır” şeklinde konuştu.

Çevresel etkilerinin bu denli fazla olduğu bilinen bu tesisin ülkemize sadece 120 km uzakta olduğuna dikkat çeken Bektaş, olası bir kaza durumunda ülkemizin bu kazadan ne şekilde etkileneceğinin araştırılması ve bilimsel verilerin ortaya konması gerektiğinin altını çizdi.

“ÇED Raporuna Kıbrıs dahil edilmedi”
Nükleer Santral için Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) aşaması süresince yapılan halkın katılımı toplantılarında hemen hemen tüm sivil toplum örgütleri tesise karşı çıktığına vurgu yapan Bektaş, “üstelik birçok STÖ nün ortak görüşünün ÇED Raporunun içeriğinin bilimsellikten yoksun, yanlış ve eksik bilgilerlerle donatılmış, süslenmiş, birçok bölümün tercüme edildiği, bir yerlerden kopyalandığı, ülke gerçeğinden ve ciddiyetten uzak hazırlandığı yönünde olduğunu öne sürdü.

Bunun yanında halkın katılımı ve ÇED danışma süresine Kıbrıs’ın da dâhil edilmemesinin de kendilerine göre büyük bir hata olduğunu vurgulayan Bektaş, yasalarını AB mevzuatına göre düzenleme yönünde büyük adımlar atan Türkiye’nin yine AB mevzuatlarına göre “Sınır Ötesi Etki Prensibi” mevzuatını da uyumlaştırarak bu kadar yakın bir ülkenin de nasıl etkileneceğini değerlendirmesi gerektiğinin altını çizdi. Nilden Bektaş bu sürece sivil toplum örgütlerinin de dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi.

“Doğayı koruyan santraller tercih edilmeli”

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Bektaş; “nükleer enerji çare değildir. Güneş ve rüzgar enerjisi gibi temiz ve yenilenebilir bir enerji kaynağının artık tüm dünyada kullanılmaya başlandığı bu dönemde nükleer enerji santralleri yerine doğayı koruyan güneş santralleri ve rüzgar türbinleri tercih edilmelidir” diye konuşarak sözlerine son verdi.

Dağlı: Adamız için ciddi tehdit

Dr. Okan Dağlı, Kıbrıs’ın Kuzeyinde Mersin Akkuyu’da yapılması için karar alınıp henüz hukuki prosedürleri tamamlanmasa da yapımına başlanan Nükleer Enerji Santrali adamızı ciddi biçimde tehdit ettiğini söyledi.

Dr. Okan Dağlı, özellikle henüz yarattığı acıları hafızalarımızdan silinmeyen 1986 yılındaki Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Enerji Santrali kazasından sonra yıllar içinde gittikçe artan kanser vakaları tam bir trajediye dönüştüğünü kaydetti.

“Çernobil’den bazı Kıbrıslı Türkler de etkilenmişti”

Çernobil’e 140 kilometre uzaklıkta bulunan Kiev’de yüksek öğrenimde okuyan bazı Kıbrıslı Türk arkadaşlarını bile yıllar sonra bu nükleer kazadan etkilendiğini ve bazı arkadaşlarımızı kanserden kaybettiğine değinen Dağlı, Çernobil’deki kazadan sonra Bulgaristan’da dahi özellikle tiroit kanserlerinin hızlı bir artış gösterdiğini bildirdi.
Son olarak teknolojinin en ileri ülkelerinden olan Japonya’nın Fukişima kentindeki 2011 yılındaki depremden sonra ortaya çıkan nükleer sızıntı sonucu birçok insanın yayılan radyoaktiviteden kanser olduğuna vurgu yapan Dağlı, 200 bin insanın hızla bölgeden tahliye edildiğini hatırlattı.

 

“Almanya vazgeçerken Türkiye başlıyor”

Dr. Okan Dağlı, “bu kazalardan sonra dünyada hızla gözden düşen nükleer enerjiye Almanya 2022 yılında son verme kararı alırken, hemen 80-100 kilometrelik uzağımızda Türkiye’nin yapmaya karar verdiği Nükleer Enerji Santrali Kıbrıs’ta bizlerin yaşamsal varlığını ve tüm canlı yaşamını tehdit etmektedir. Teknolojinin en ileri ülkelerinden bir olan Almanya’nın kontrol altına alamayacağını düşündüğü nükleer kazaların sonuçlarından dolayı bu enerjiden vazgeçme kararı almaları bizler için çok anlamlıdır. Özellikle alternatif enerjiden yararlanmak için yatırım yapan Almanya tüm enerji ihtiyacının son aylarda yüzde 67’ye varan oranlarda rüzgar ve güneşten elde etmeye başlamıştır” dedi.

“Olası bir kaza Kıbrıs’ta insan yaşamını sona erdirir”

Türkiye’nin Nükleer Enerji Santrali yapacağı Güney kıyılarına en yakın konumda olan Kıbrıs adamızda bir anda ölümle burun buruna bırakacak bir nükleer kazanın, adamızdaki 12 bin yıllık insan yaşamını sona erdirebilecek bir tehlikeyle bizleri karşı karşıya bırakacağına dikkat çeken Dağlı, bir Rus firmasının yapacağı Akkuyu Nükleer Elektrik Santrali için hâlâ daha cevap bekleyen birçok soru olduğunu söyledi.

Dr. Okan Dağlı, yapılan anlaşmaya göre Radyoaktif atıkların nerede, nasıl depolanacağı, saklanması ve taşınması sırasında güvenliğin nasıl sağlanacağı, bir kaza veya sızıntı durumunda nasıl yanıt verileceği, Türkiye atom Enerjisi Kurumu’nun ne gibi bir rolü olacağı ve yine bir kaza durumunda nasıl önlem alınacağı, oluşacak zararın kim tarafından nasıl karşılanacağı yer almamakta olduğunu iddia etti.

“Karşı durmalıyız”

Dağlı, tüm bu belirsizliklerle birlikte teknolojide en ileri ülkelerin bile vazgeçmeye çalıştığı nükleer enerjinin, hemen yanı başımızdaki kurulmasına karşı durma ve Kıbrıs’ta yaşayan tüm insanlığı ve canlı türlerini yok edebilecek bir tehdide karşı ortak bir ses verme sorumluluğumuz olduğuna vurgu yaparak sözlerine son verdi.

Kıbrıs

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.