1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. 2016’DA KIBRIS’TA NELER OLACAK?
2016’DA KIBRIS’TA NELER OLACAK?

2016’DA KIBRIS’TA NELER OLACAK?

Muhtemel çözümde Kıbrıslı Türklerin hakları ne açıdan korunuyor?

A+A-

Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı`nın direktörlüğünü yürüten Prof. Dr. Faruk Şen Kıbrıs'taki gelişmeleri değerlendirdi

Kıbrıs’ta hakikaten ilginç gelişmeler oluyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kıbrıs’a yaptığı son ziyaret çerçevesinde, ilişkiler yeni bir ivme kazanacak. İşin ilginç tarafı Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, 29 Kasım’da Brüksel’de yaplacak zirveye her türlü baltalamayı yapmak istemesine rağmen başarılı olamaması ve buna karşılık zirve fotoğrafında bütün liderleri iterek Davutoğlu’nun yanına gelmesi ilginç

Kıbrıs’ın 1974’ten beri Türk ekonomisine yükü büyük. Baktığınız zaman son yıllarda Türkiye takriben, yılda 400-450 milyon dolar KKTC bütçesine katkıda bulunuyor. Bu parayla Kıbrıslı Türklerin yatırımlarının yanında aylıkları da ödeniyor.

Kıbrıs, Türkiye için her zaman ilginç bir ülke. Barış harekâtında Başbakan Bülent Ecevit, Türkiye’ye büyük sorunlar getirmesine rağmen harekâtı gerçekleştirmişti ve Kıbrıslı Türklerin kurtarıcısı olmuştu. Türkiye kendi iç ve dış sorunlarıyla mücadele ediyor. Ancak etrafındaki gelişmelerle meşgul olurken Türkiye’nin gündeminde Kıbrıs yok. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıslı Rumlarla çok sıkı bir görüşme trafiğine girdi. Büyük bir olasılıkla çözüme bu yıl sonu yaklaşacak. Bu çözümde Kıbrıslı Türklerin hakları ne açıdan korunuyor bunlara bakmakta yarar var.

Karşılıklılık şartı

Konuları alt alta sıralarsak olaylar ciddi bir şekilde ortaya çıkar.

1- Kıbrıslı Rumların Kuzey Kıbrıs’taki mülkiyet sorunu tartışma açısından taleplerine göre 30 milyar dolarlık malvarlıklarını ya geri istiyor ya da paralarının verilmesini talep ediyorlar. Buna karşılık Kıbrıslı Türklerin güneyde bırakıp kuzeye gelmeleri sırasında bu bölgede kalan mallar konusunda hiçbir görüşme yok. Yuvarlak hesaplara göre Kıbrıslı Türklerin de Rum tarafında takriben 10 milyar dolarlık bir malvarlığına sahip oldukları ortaya çıkıyor. Böyle bir tartışma olsa anlaşma Türkiye’nin aleyhine olmaz. Bu tazminatların karşılıklı olması şart. Ödeyecek gücün AB, IMF veya ABD gibi ülkeler olması ve bunların paylaşması gerekmektedir. Türkiye bu konuda sorumluluk almamalıdır. Böyle bir yükü Türkiye taşımamalıdır.

2- KKTC’de uzun süredir yaşayan ve KKTC vatandaşı olan Türkiye’den gelen insanlara herhangi bir negatif yaklaşım veya olay gerçekleşmemelidir. Mustafa Akıncı, 1974’te Türkiye’nin yaptığı Barış Harekâtı çerçevesinde gelen insanlara kendi insanları gibi sahip çıkmalı ve bunların olası bir birleşme halinde eşit şanslara sahip olmaları lazım.

3- Bir gazetede yayınlanan Alman modelinin Kıbrıs’a uygulanması Goethe Enstitüsü’nün ortaya attığı bu fikir, hiçbir şekilde Kıbrıs için geçerli değildir. Birleşen Doğu ve Batı Almanya insanları aynı ırk, aynı din ve aynı dile sahip insanlardır. Yalnız bir savaştan sonra savaşı kazananlar tarafından zorla ayrıştırılmışlardır. Bu konuda Alman modeli Almanlar tarafından her zaman gündeme getirilmekte fakat belli bir tutarlılığı olmamaktadır.

4- İki ülkenin birleşmesi halinde dönemsel başkanlıktan çok üst devlette iki ülkenin milletvekili sayısı eşit olmalı ve dış temsilcilikten tutun diğer kararlarda önümüzdeki yıllarda Kıbrıslı Türklerin aleyhine kararlar alınmamalıdır.

5- Doğalgaz geliri iki taraf tarafından eşit paylaşılmalıdır. Buna karşılık Türkiye’den getirilen su Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC’ye yaptığı bir katkıdır. Kıbrıslı Rumlar bundan para karşılığında hak alabilirler.

6- Garantör devletler anlaşması her ne kadar İngiltere ve Yunanistan bu konuda hak iddia etmeyi bırakmış olsalar da Türkiye 1963 anlaşmaları çerçevesinde Kıbrıs’ta bir güç bulundurma hakkına sahip olmalıdır.

7- Kıbrıslı Türkler Avrupa Parlamentosu’nda ve Avrupa Konseyi’nde eşit düzeyde Rumlarla birlikte yer almalıdırlar.

Kıbrıs’ta artık Ercan Havaalanı ve Magosa Limanı’nın uluslararası trafiğe açılması sağlanmalıdır. KKTC’ye gelecek yabancı turistlerin Larnaka Havaalanından KKTC’ye geçme zorunluluğunun önüne geçilmesi gerekir. Aynı zamanda Magosa’da KKTC ihraç malları da direkt Avrupa pazarlarına gitmelidir.

Prof. Dr. Faruk Şen

1948 yılında Ankara’da doğdu. Alman Lisesi’nden mezun oldu. 1970’li yılların başında gittiği Federal Almanya’da Münster Üniversitesi’nde işletme ekonomisi öğrenimini gördü. Doktora tezini “Federal Almanya’da Kurulan Türk İşçi Şirketleri” konusunda yazan Faruk Şen, daha sonra Bamberg ve Essen üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1 Ekim 1985’ten bu yana kuruluşuna aktif olarak katıldığı Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı`nın direktörlüğünü yürütüyor. Haziran 1990’da profesör olan Şen, Türkiye Araştırmalar Merkezi yöneticiliğinin yanı sıra Essen Üniversitesi’nde ekonomi dersleri vermektedir. Faruk Şen’in Türk Ekonomisi, Federal Almanya’daki Türklerin Sorunları ve Türkiye Avrupa Topluluğu İlişkileri konularında Türkçe, Almanca ve İngilizce çok sayıda kitabı ve makalesi bulunmaktadır.

Milliyet

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.