1. HABERLER

  2. KIBRIS

  3. CENNET-İ ALA KERHANE MİDİR?
CENNET-İ  ALA KERHANE  MİDİR?

CENNET-İ ALA KERHANE MİDİR?

Şener Leven'ten zehir zemberek yazı

A+A-

Türkiye yüz yıl değil, sekiz yüz yıl

geriye gitti...

Ömer Hayyam bu dizeleri sekiz yüz

yıl önce yazdı çünkü:

Irmaklarından şaraplar akacak

diyorsun

Cennet-i ala meyhane midir?

Her mümine iki huri diyorsun

Cennet-i ala kerhane midir?

Hayır Hayyam hayır, sekiz yüz yıl

değil, daha da geriye gitti...

Her mümine iki huri senin

zamanındaydı...

şimdi iki değil yetmiş iki...

Erkeğin motoru buna yeter mi diye

soranlara da mollanın cevabı hazır:

-Yetmiş iki huriyi bağışlayan

Allah,

erkeğe motoru da verir!

***

Cennet-i ala bir kerhane midir, diye

mi soruyorsun?

Bilmem ki...

Kerhaneciler kesiyor bileti...

Mustafa Kemal Çanakkale'de şehit

olmaya hazır askerlerine böyle bir şey

vadetmemişti...

Suriye'de ve Irak'ta ölenlere

vadediliyor bu şimdi...

Kürt öldürmeye giderken ölenlere...

Ölmeyenler gazi...

Ölenlere huri!

Dünyanın halini anlata anlata

mürekkep tükendi...

Tuşlarda da derman kalmadı...

Yumruk kadar yürek kaldırır mı hepsini?...

Sahtekarlığın, ikiyüzlülüğün, yalanın

dolanın ve yalakalığın en çok prim

yaptığı zamanlardan geçiyoruz...

Bilirim, bunlar bu dünyada yeni şeyler değil...

Homeros da yazdı çoktan...

Shakespeare de...

Ama uçaklar uçmaz, otomobiller

yürümezdi daha o zaman...

Uzayı da fethetmemiştik daha...

Klima yoktu odalarımızda...

şimdi dijital zulüm var dünyada...

Akıllı telefonlar çıktı çıkalı akılsızlık tavan yaptı...

***

Evet ey baş zurnacı...

Kan mı istersin bu adada?

43 yıl önce kanını döktüklerinin

kemiklerini bile bulamadık daha...

Dağlarımı tükettin...

Zeytinlerimi doğradın...

Ne limonum kaldı betondan, ne portokalım...

şimdi de besleme mi diyorsun bana?

Sabah gazetelerine baktım...

Çıt yok...

Hey gidi hey...

Herkes nasıl da kanıksanmış...

Nasıl da alışmış besleme haline...

Bu ne sindirim, bu ne mide...

Beyin de çürümüş, yürek de...

"Bu toplum bitti" dedim yanımdakine...

Bir Hataylı yıkar ölümüzü...

Bir Konyalı okur selamızı...

Bir Adanalı toprak atar üstümüze...

Cenazelerde bile bulamayız artık

birbirimizi...

***

Çözüm ve barış diye sayıklaya

sayıklaya ölecek herkes bu

memlekette...

Öleceğiz...

Hep öleceğiz çünkü...

O yüz yıl önceki siyah-beyaz

fotoğraflarda gördüğümüz herkes gibi

biz de öleceğiz...

Ve bizden sonrakiler de gün ışığında

fenerle aramaya devam edecekler

barışı...

Bütün dostlarım İstanbul'daki Silivri

hapishanesinde...

Hüsnü Mahalli de, Kadri Gürsel

de...

Ve sevgili

Ahmet Şık...

Selam olsun hepsine...

Yüzlerce yıllık bir karanlığın

tünelinde ışık ararken, cadı avcılarının

pençesine düştüler...

Işık aramak yasak...

Aydınlık yasak...

Gel de anlat bunu yurdumdaki

çözümcü ve barışçı kardeşime...

Cehennem zebanilerinden barış

bekliyor.

Suriye'de beşyüz bin kişinin can

vermesine sebep olanlardan...

Kürdün evini barkını kül edip,

cesetlerini de çırılçıplak soyduktan

sonra meydanlarda dolaştıranlardan...

Reina'nın katilini bir haftada

yakalamış diye övünüyor.

O halde Hrant Dink'in katilini on

yıldır neden yakalayamadın bayım?..

Ya diğer faili meçhuller?

Saysam sayılmaz...

Bunlardan mı medet umuyorsun kardeş?

Bunlar mı barış yapacak sana?

Bunlar mı birleştirecek böldükleri yurdunu?

***

Ankara ile istişare içinde misin Mustafa?

Beraber mi yürütüyorsun bu işi?

Devam et...

Ben yokum...

Ve bu ittifakta olamam da...

Bütün dostlarım iyi bir insan oldukları

için şimdi hapisteyse, ben o cehennem

Zebanilerinden iyilik beklemem...

Gölge etmesinler yurduma...

Başka ihsan istemem!

Şener Levent/Afrika gazetesi

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum