CENNET-İ ALA KERHANE MİDİR?
Şener Leven'ten zehir zemberek yazı
Türkiye yüz yıl değil, sekiz yüz yıl
geriye gitti...
Ömer Hayyam bu dizeleri sekiz yüz
yıl önce yazdı çünkü:
Irmaklarından şaraplar akacak
diyorsun
Cennet-i ala meyhane midir?
Her mümine iki huri diyorsun
Cennet-i ala kerhane midir?
Hayır Hayyam hayır, sekiz yüz yıl
değil, daha da geriye gitti...
Her mümine iki huri senin
zamanındaydı...
şimdi iki değil yetmiş iki...
Erkeğin motoru buna yeter mi diye
soranlara da mollanın cevabı hazır:
-Yetmiş iki huriyi bağışlayan
Allah,
erkeğe motoru da verir!
***
Cennet-i ala bir kerhane midir, diye
mi soruyorsun?
Bilmem ki...
Kerhaneciler kesiyor bileti...
Mustafa Kemal Çanakkale'de şehit
olmaya hazır askerlerine böyle bir şey
vadetmemişti...
Suriye'de ve Irak'ta ölenlere
vadediliyor bu şimdi...
Kürt öldürmeye giderken ölenlere...
Ölmeyenler gazi...
Ölenlere huri!
Dünyanın halini anlata anlata
mürekkep tükendi...
Tuşlarda da derman kalmadı...
Yumruk kadar yürek kaldırır mı hepsini?...
Sahtekarlığın, ikiyüzlülüğün, yalanın
dolanın ve yalakalığın en çok prim
yaptığı zamanlardan geçiyoruz...
Bilirim, bunlar bu dünyada yeni şeyler değil...
Homeros da yazdı çoktan...
Shakespeare de...
Ama uçaklar uçmaz, otomobiller
yürümezdi daha o zaman...
Uzayı da fethetmemiştik daha...
Klima yoktu odalarımızda...
şimdi dijital zulüm var dünyada...
Akıllı telefonlar çıktı çıkalı akılsızlık tavan yaptı...
***
Evet ey baş zurnacı...
Kan mı istersin bu adada?
43 yıl önce kanını döktüklerinin
kemiklerini bile bulamadık daha...
Dağlarımı tükettin...
Zeytinlerimi doğradın...
Ne limonum kaldı betondan, ne portokalım...
şimdi de besleme mi diyorsun bana?
Sabah gazetelerine baktım...
Çıt yok...
Hey gidi hey...
Herkes nasıl da kanıksanmış...
Nasıl da alışmış besleme haline...
Bu ne sindirim, bu ne mide...
Beyin de çürümüş, yürek de...
"Bu toplum bitti" dedim yanımdakine...
Bir Hataylı yıkar ölümüzü...
Bir Konyalı okur selamızı...
Bir Adanalı toprak atar üstümüze...
Cenazelerde bile bulamayız artık
birbirimizi...
***
Çözüm ve barış diye sayıklaya
sayıklaya ölecek herkes bu
memlekette...
Öleceğiz...
Hep öleceğiz çünkü...
O yüz yıl önceki siyah-beyaz
fotoğraflarda gördüğümüz herkes gibi
biz de öleceğiz...
Ve bizden sonrakiler de gün ışığında
fenerle aramaya devam edecekler
barışı...
Bütün dostlarım İstanbul'daki Silivri
hapishanesinde...
Hüsnü Mahalli de, Kadri Gürsel
de...
Ve sevgili
Ahmet Şık...
Selam olsun hepsine...
Yüzlerce yıllık bir karanlığın
tünelinde ışık ararken, cadı avcılarının
pençesine düştüler...
Işık aramak yasak...
Aydınlık yasak...
Gel de anlat bunu yurdumdaki
çözümcü ve barışçı kardeşime...
Cehennem zebanilerinden barış
bekliyor.
Suriye'de beşyüz bin kişinin can
vermesine sebep olanlardan...
Kürdün evini barkını kül edip,
cesetlerini de çırılçıplak soyduktan
sonra meydanlarda dolaştıranlardan...
Reina'nın katilini bir haftada
yakalamış diye övünüyor.
O halde Hrant Dink'in katilini on
yıldır neden yakalayamadın bayım?..
Ya diğer faili meçhuller?
Saysam sayılmaz...
Bunlardan mı medet umuyorsun kardeş?
Bunlar mı barış yapacak sana?
Bunlar mı birleştirecek böldükleri yurdunu?
***
Ankara ile istişare içinde misin Mustafa?
Beraber mi yürütüyorsun bu işi?
Devam et...
Ben yokum...
Ve bu ittifakta olamam da...
Bütün dostlarım iyi bir insan oldukları
için şimdi hapisteyse, ben o cehennem
Zebanilerinden iyilik beklemem...
Gölge etmesinler yurduma...
Başka ihsan istemem!
Şener Levent/Afrika gazetesi
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.