1. HABERLER

  2. DÜNYA

  3. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'İN YAPISI TARTIŞILIYOR
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'İN YAPISI TARTIŞILIYOR

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'İN YAPISI TARTIŞILIYOR

Birleşmiş Milletler'in(BM), küresel barışı koruma ve sağlama noktasında yeterince etkili olamaması reform tartışmalarına hız veriyor.

A+A-

Birleşmiş Milletler'in (BM), küresel barışı koruma ve sağlama noktasında yeterince etkili olamaması reform tartışmalarına hız veriyor. BM'nin tutarlı, kapsayıcı, adil ve etkin bir sisteme dönüştürülmesi için gündeme getirilen reform taleplerinin odağında Güvenlik Konseyi'nin yapısının değiştirilmesi var. Konsey'e yönelik eleştiriler daimi üyelik sistemi, üye sayısının azlığı nedeniyle eşit temsil gücünün zayıflığı ve en çok da veto hakkına yönelik.

Uluslararası krizlere çözüm getirme noktasında yoğun eleştirilerin hedefi olan BM, İkinci Dünya Savaşı'nın galip devletlerinin kurduğu bir sistem olarak vücut buldu. Dünya barışını korumak için uluslararası örgüt kurma düşüncesi ilk defa Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra denendi. Ancak Milletler Cemiyeti (MC) İkinci Dünya Savaşı'nın çıkmasını engelleyemeyince, savaşın galipleri ABD, Sovyetler Birliği (SSCB) , Çin, İngiltere ve Fransa, dönemin güç dengelerini esas alan BM'nin kuruluşuna öncülük etti.

Dünyayı üçüncü savaştan korumak için kurulduğu ilan edilen BM sistemi ile aslında dönemin en güçlü beş devletinin statükoyu muhafaza edebilmesi ve durumlarını ayrıcalığa dönüştürebilmesi amaçlandı.

“EŞİT ÜLKELERİN EŞİTSİZLİĞİNİN NİŞANESİ: GÜVENLİK KONSEYİ”

MC'den BM'ye evrilen sistemde örgütün iki temel organından biri olan Genel Kurulu'nda tüm üye ülkeler, devletlerin egemen-eşitliği ilkesi temelinde temsil ediliyor; yani hepsinin 1 oy hakkı var. Yürütme organı niteliğindeki BMGK ise 5 "galip" devletin tekelinde kaldı. BMGK, daimi üyeler dışında geçici statüde, iki yılda bir değişen ve bölgesel bazda seçilen 10 ülkeyi kapsasa da veto hakkı daimi üyelerin ayrıcalığına hizmet ediyor.

BM'nin diğer organları sadece tavsiye kararı verebilirken, BMGK'nın tüm üyeler için bağlayıcı olan kararları, üye ülkeler tarafından verilen bir önergenin, 15 üye ülkeden 9'u tarafından kabul edilmesi ve daimi üyelerden birinin veto etmemesi şartıyla alınıyor. Yani 9 olumlu oya karşın bir daimi üyenin vetosu, insani ve siyasi gerekçesi ne olursa olsun kararı geçersiz kılabiliyor.

Güvenlik Konseyi'ne yönelik eleştiriler daimi üyelik sistemi, üye sayısının azlığı nedeniyle eşit temsil gücünün zayıflığı ve en çok da veto hakkına yönelik. Kurucu San Francisco Konferansı'da dahi küçük devletler bu hakkın kaldırılmasını istemiş ama ABD ve SSCB, "veto yoksa örgüt de yok" restiyle yeni dünya sistemini kabul ettirmişti.

“ESKİ SÖMÜRGELERİN ÜYELİĞİ DE ÇÖZÜM GETİRMEDİ”

BM, Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı bloğu arasındaki mücadelenin en sert sahnelendiği zeminlerden biriydi. ABD ve SSCB'nin kullandığı vetolar nedeniyle BM sistemi kilitlenmişti. Tıkanıklık ancak Soğuk Savaş sonrasında önem derecesi nispeten az konularda aşılabildi. 1945-1990 arasında 45 yıllık dönemde 193 veto kullanılırken, 1990-2004 arasında 14 yılda 17 tasarı veto edildi.

BMGK'da şimdiye kadar gerçekleşmiş tek değişiklik de yine Soğuk Savaş döneminde yapıldı.

Sömürgelerin özgürleştirilmesi sürecinde bağımsızlığını kazanan Üçüncü Dünya ülkelerinin hemen hemen hepsi BM'ye üye oldu. Kurulduğunda 50 olan üye sayısı, 1965'te 118'e çıktı. Yeni üyelerin talebiyle 1963'teki 8. oturumda BMGK'nın üye sayısı, 4 geçici üye daha eklenerek 11'den 15'e çıkarıldı. Afrika kıtasından ülkelerin oluşturduğu Afrika Birliği Organizasyonu'nun önerisi olan "bölgesel temsil" ilkesi de kabul edildi.

Ancak BM tarihinde kısmi de olsa iyileşme olarak algınan bu değişiklik ilk ve son oldu. Sonraki dönemde gerek ABD gerek SSCB (ardılı Rusya) tüm reform taleplerine kulak tıkadı.

“REFORM TALEPLERİ GÜÇLENDİ”

BMGK, Soğuk Savaş sonrası dönemde nispeten işlerlik kazandı. Irak'ın Kuveyt'i işgali BMGK'nın yeni dünya düzenindeki ilk testiydi. BMGK, ABD ve Rusya'nın işbirliğinde Irak'a karşı ABD öncülüğündeki operasyon için güç kullanma kararı verdi.

Aynı dönemde BM'de ikinci reform dalgası, 1991'de Genel Kurul reform ihtiyacını dile getiren devletlerin talebi üzerine çalışma grupları oluşturulmasıyla başladı. BMGK üye sayısının artırılması, yeni üyelerin daimi ve veto hakkına sahip olup olmayacağı, temel tartışma konularıydı.

Beş daimi üyenin veto hakkından vazgeçmemesi, yeni daimi üyelere veto hakkı verilmesine "ayrıcalıklı devlet sayısı artacak" gerekçesiyle karşı koymaları, veto hakkı verilmediği durumda Konsey'e katılan daimi üyelerin Konsey'de üçüncü bir üye kategorisi oluşturacak olması ve yeni daimi üyelerin kimler olacağına ilişkin açmazlar yüzünden çalışmalar sonuç vermedi.

“ANNAN PLANLARI: DAİMİ YA DA GEÇİCİ ÜYE ARTIŞI ÖNERİLERİ”

2003'te Irak'ın ABD tarafından işgali, tek taraflı ya da birlikte hareket ederek güç kullanma gücüne sahip ülkelerin, BMGK onayı olmadan savaşa girmeleri emri vakisi nedeniyle BM sistemi yeniden sorgulanır hale geldi.

ABD'nin BM statükosuna darbe vuran eylemi Genel Sekreter Kofi Annan'ı harekete geçirdi. "BMGK'nın temsil gücünü tüm dünyaya yaymak ve günün jeopolitik gerçeklerine uygun hale getirmek" çağrısı yapan Annan, "Tehditler, Meydan okumalar ve Değişim" konulu yüksek düzeyli paneli düzenledi.

Annan, Kasım 2004'te Genel Kurul'a "1945 kadar belirleyici bir an" sözleriyle BMGK reformu için iki öneri sundu. A ve B olarak bilinen her iki plan da BMGK'nın üye sayısının 24'e çıkarılmasını öngörüyordu. A Planı'na göre Almanya, Japonya, Brezilya ve Hindistan'a (G-4 ülkeleri) ilaveten; biri Afrika bölgesinden, biri de Arap Birliği'nden olmak üzere toplam 6 yeni daimi üye ve üç geçici üye eklenecekti.

B Planı'na göre ise daimi üyeler aynı kalacak, 10 geçici üyeye ek olarak 8'i daha 4 yıllık rotasyonlarla BMGK'ya dahil olacak.

“GEÇİCİ ÜYELERİN ARTMASI RAHATLAMA GETİREBİLİR”

Annan önerileri halen BM çevrelerinde tartışılıyor. Ancak ABD'nin A Planı'na, yeni ayrıcalıklı üyeler eklemesi nedeniyle sıcak bakmadığı biliniyor. Ayrıca veto hakkı olanlar ve olmayan yeni üyeler arasında anlaşmazlık çıkabilir.

AA muhabirine açıklama yapan, önde gelen BM uzmanlarından New York Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Thomas Weiss, B Planı'nın nispeten uygulanabilir bir seçenek olduğu görüşünde. Weiss, bunun sebebini, "Daimi üyelere dokunulmaması ve daha uzun dönemli üyelikle yeniden seçilebilme imkanı tanıdığı için bu öneri BMGK'nın eyleme geçmesini kolaylaştırabilir" ifadesiyle açıklıyor.

Annan önerilerini olumlu bulduğunu söyleyen ABD eski Savunma Bakan Yardımcısı, Harvard Üniversitesi Profesörü ve uluslararası örgütler uzmanı Joseph Nye ise "Annan'a BMGK'nın üye sayısının artırılması konusunda katılıyorum ancak bu karar almayı kolaylaştırmak yerine zorlaştıracaktır" diyor. Nye, BM'nin sınırları konusunda gerçekçi olmak gerektiğini, reform kararı dahil birçok şeyin güçlü devletler arasındaki ilişkilere bağlı olduğu görüşünde. BM sistemi kurulurken veto mekanizmasının büyük güçlerin kavga edip tüm BM sisteminin çökmesini engellemek için oluşturulduğuna işaret eden Nye, "Veto elektrik sisteminin sigortası olarak tasarlanmıştı. Elektriklerin gitmesi ve ışığın sönmesi, evin yanmasından iyidir" diyor.

“GEÇİCİ ÜYELERİN ARTIŞINDA FİKİR BİRLİĞİ, SAYISINDA GÖRÜŞ AYRILIĞI”

Reform konusunun en son 2000'li yılların ortalarında masaya yatırıldığını ve o günden beri gündemin ön sıralarına çıkamadığını belirten Weiss da çalışma grubunun üzerinde genel olarak anlaşma sağlanan maddeleri şöyle özetliyor:

"Üyeler, geçici üyelerin sayısının artırılması konusunda hem fikir ama sayısı konusunda değil. Daimi üyeler dışındaki büyük çoğunluk daimi üyelerin de sayısının artırılmasını istiyor, yeni üyelerin kimler olacağı konusunda fikir birliği olmasa da, Almanya ve Japonya en olası adaylar. Yine daimi 5 üye dışındaki çoğunluk, veto hakkının kalkmasını ya da sınırlandırılmasını istiyor ama yeni üyelerin veto hakkına sahip olup olmaması da hem genel kurul hem de güvenlik konseyinin anlaşmaya varamadığı bir konu."

“GEÇİÇİ ÜYELER ARTSIN, GENEL KURUL GÜÇLENDİRİLSİN, VETO KISITLANSIN”

BM'de reform konusunda önde gelen diğer bir grup da Türkiye'nin destek verdiği, "orta ölçekli güçler"den oluşan 50'yi aşkın üyeli "Oydaşma İçin Birlik Grubu" (OİB). OİB, daimi üye sayısını artırmayı önermeyen tek grup. Bunun yerine OİB, geçici üye sayısına 12 ülke daha eklenmesini istiyor. OİB'ye göre, BMGK'ya daha uzun dönemli yarı-daimi sandalyeler de eklenebilir, geçici üyelerin bölgesel bazda yeniden dağılımı söz konusu olabilir. Buna göre Afrika ve Asya'ya beş'er, Latin Amerika'ya dört, Doğu Avrupa'ya bir ya da iki ve Batı Avrupa-Diğer grubuna ise üç sandalye eklenmeli. OİB'ye göre ayrıca Genel Kurul, Güvenlik Konseyi karşısında güçlendirilmeli, veto kullanımının kaldırılması ama hiç yoksa kısıtlanması için yöntemler geliştirilmeli.

Türkiye, OİB çalışmalarına aktif katkıda bulunmaya devam ediyor.

“TÜRKİYE'NİN İTİRAZLARI”

Türkiye özellikle, BM'nin büyük insani krizler karşısında etkisiz kaldığı dönemlerde örgütün işleyişine yönelik güçlü eleştirilerde bulundu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son dönemde özellikle Suriye iç savaşı konusunda BMGK daimi üyelerinin sistemi çalışmaz hale getirmelerine dikkat çekiyor. Erdoğan, ''Dünya, 5 tane daimi üyenin iki dudağının arasına bırakılamaz" sözleriyle BM'de yapısal reform gerekliliğine dikkati çekiyor.

Türkiye'nin Soğuk Savaş sonrası reform tartışmalarından beri BM'nin çeşitli platformlarında dile getirdiği talepleri; Genel Kurul'un Güvenlik Konseyi karşısında güçlendirilmesini, BMGK'ya yeni geçici üyeler eklenmesini, BMGK'nın BM üyesi bütün devletlerin katkılarına açık ve onlar tarafından sorgulanabilir hale getirilmesini içeriyor.

Son olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BM Genel Kurulu'nda ABD Başkanı Barack Obama'nın hemen ardından dünya liderlerine hitaben yaptığı konuşmada, net ifadelerle BM sistemine yönelik eleştiri ve beklentileri sıraladı. Gül, "Dünyadaki yeni koşullar ışığında, gerçek anlamda demokratik, temsil kabiliyetine sahip, etkin ve hesap verebilir bir Güvenlik Konseyi gerekmektedir" dedi.

"TÜRKİYE ULUSLARARASI SİSTEMİN ADİL BİÇİMDE İŞLEMESİNİ İSTİYOR"

Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mesut Özcan, Türkiye'nin uluslararası sisteme yön veren örgütlerin daha adil çalışmasını talep ettiğini vurguladı.

Özcan, "Türkiye tüm sistemi yekten alt üst etmek istemiyor, 'Kökünden yanlıştır' demiyor. BM'nin üstlendiği fonksiyonlar var, önemli görevler var ama beklentileri karşılamadığı noktalar var. Türkiye'nin vurgusu bu noktadaki eksikliklerin giderilmesi ve tüm üye ülkeleri temsil edecek şekilde daha adil bir düzen getirilmesi" şeklinde konuştu.

BM Güvenlik Konseyi'ndeki üye sayısı düzenlemelerine ilişkin öneriler hakkında ise Özcan, şu değerlendirmede bulundu:

"Daimi-geçici üye sayısının artırılması, vetonun kaldırılması gibi tüm reform önerileri en sonunda yine BMGK'nın önüne gelecek. Son sözü o söyleyecek. Kimsenin üyeliğini elinden alamayacağınıza göre, belki teklif edilmesi gereken şey, oylamayla ilgili daha esnek tutum alınması, vetoyla ilgili şeylerin yumuşatılması, belki sadece belirli konulara hapsedilmesi veya veto hakkının kullanılamayacağı bazı durumların isimlendirilmesi, üyeliğin daha genişletilmesi olabilir."

Özcan, BM'nin Genel Kurul organının yetkilerinin genişletilmesinin daha uygulanabilir bir değişiklik olacağını ve daha az itirazla karşılaşılacağına işaret ederek, "O bakımdan Türkiye'nin önerileri daha makul düzeydedir. Türkiye kökten bir değişiklik istemiyor, tersine bu sistemin daha adil işlemesi için bunları istiyor" dedi.

Türkiye'nin yükselen ülkeler gibi kendisi için ayrıcalıklı bir konum istemediğini dile getiren Özcan, "Türkiye'nin niyeti akut insani krizler olduğu zamanlarda örgütün paralize olmasını engellemek" ifadesini kullandı.

TAK

Etiketler : , , ,
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.